Ayrıca ne kadar çok kelime biliyorsanız düşünce ufkunuzun da o denli geniş olduğuna dair son zamanlarda ortaya atılan ilginç görüşleri de gözardı etmemeli. Herşeyin ötesinde dilimize sahip çıkmalı.
Sevan Nişanyan'ın "Elif'in Öküzü ya da Sürprizler" kitabını işte bu düşüncelerle kitapçılarda görünce almadan edemedim. İşte size kitaptan birkaç alıntı :
Bunları biliyor muydunuz ?
- Latince "kalem torbası" anlamına gelen kalamar ile bizim Arapçadan aldığımız kalem aynı kökten gelen iki sözcük.
- İtalyanca berber saç değil sakal traş eden kişinin adı, barbunya ise aslında "sakallı" demek.
- Put Buddha'nın Eski Türklerdeki adı, pagoda ise Budist tapınaklarına verilen putkede adının Portekizcesinden Batı dillerine giren bir sözcük.
- Boğaça "ateşte pişmiş hamurişi" anlamına gelen latince focaica'dan, fueloil'deki fuel ise "yakacak odun" anlamında focalia'dan geliyor. Birincisi İtalyanca, ikincisi Eski Fransızcadan İngilizce yoluyla Türkçeleşmiş.
- Bukalemun ile pantalonda eski Yunanca "aslan" sözcüğü saklı.
- Farsça beygir "yük tutan", kevgir "köpük tutan", peşkir ise "ön tutan" anlamına gelen bileşik isimler.
- Sefer, sofra ve misafir Arapça SFR kökünden basit dilbilgisi kurallarına göre türetilmiş üç sözcük. Ayşe, ayyaş ve maaş da aynı basit kurallar uyarınca YŞ kökünden türemişler.
- İrtica sözcüğü ve tartışması Türkçeye 1909'da girmiş. Fransızca êcole'den esintiler taşıyan okul ise Dil Devrimi bünyesinde 1934'te yaratılmış.
Kitabı görmek için buraya tıklayınız
1 yorum:
Kelimeleri insan tarihinden ayırmak çok güç, insanın derin kökleriyle doğrudan bağlantılı. Kullandığınız bir sözcüğün 10000 yıl evvel bir başkası tarafından kullanılıyr olması kadar insanı kendi geçmişine bağlayan bir şey olabilir mi??
Yorum Gönder